1 + 1

Aileyi, toplumsal değerleri, “milli ve manevi şuur”u var eden 3+1 evler, 3 çocuklar, çalışmayıp evde oturan, yegâne vazifesi karılık ve analık yapmak olan, kocasının sözünden çıkmayan, babasının sözünden çıkmayan, anasının dizinin dibinden ayrılmayan kadınlar ve kadınları bu itaatleri nedeniyle sürekli övüp başını okşayan erkeklerdir sanıyorlar.

Bir toplumun huzuru, mutluluğu, değerlerinin korunması, evlenmeden olmaz diyen kadınlar,  en kötü durumlarda bile kürtajı tercih etmeyen kadınlar, yılbaşını kutlamayan insanlar, sokak eylemlerine karışmayan “altın” nesle bağlıdır sanıyorlar.

Daha daha neler neler sanıyorlar.

Kimse toplumdan farklılaşmaya, yalnızca kendisi gibi olmaya “özenmezse” herkes mutlu mesut yaşar gider sanıyorlar. Kimse içki içmezse, kimse 9’dan sonra dışarıda olmazsa, kimse insan içinde sevdiğinin dudağına minicik bir öpücük kondurmazsa hepimiz daha iyi, daha güzel, daha mutlu yaşarız, hem değerlerimiz de korunmuş olur sanıyorlar.

“Benim değerim olan şey, başkasının da değeri midir?” diye kendilerine sormuyorlar.

“Benim değerimdir, başkaları benimsemese de benim değerime uygun davranmak mecburiyetinde çünkü ben halkım, üstelik çoğunluğum” diyorlar.

Peki biz neyiz? Zaten halk olmak dışında bir seçeneğimiz var mı? Hepimiz halkın tamamı değiliz de neyiz?

Halkın tamamının bunca örümcek kafalı olduğuna hiçbir zaman inanmadım, inanmam ya, diyelim çoğunluksun, %90 ol hadi. Senin değerlerini değil de kendi değerlerini benimseyen insanın, kendi bildiği ve istediği gibi yaşamasına niye tahammül edemiyorsun?

Madem zaten çoğunluk senin gibi düşünüyor, niye kendini tehdit altında hissediyorsun?

Daha da önemlisi, çoğunluk olmanın, sana kendi değerlerini başkalarına dayatabilme hakkı verdiğini nereden, hangi hakla çıkartıyorsun?

1 + 1 evler inşa edilmez, öğrenciye, bekâra ev verilmezse senin benimsediğin o yüce değerler daha da değerlenir mi zannediyorsun?

İnsanlar, iktidarın araçları tarafından senin gibi olmaya abuk subuk şekilerde mahkûm edildikçe neden mutlu oluyorsun? Başka türlü bir dünyanın, başka başka yaşam biçimlerinin olmadığını düşünerek kendini kandırmaya devam etmen için başkalarının hayatlarının kurban edilişine nasıl sessiz kalabiliyorsun?

Senin atmaya hiç mi hiç cesaret edemediğin o adımları, o minik adımları atan insanlara zorla geri adımlar attırıldıkça, 60 yaşına geldiğinde yepyeni pişmanlıklar hissetmeyecek misin sanıyorsun?

Ben mutsuz olduğum sürece sen mutlu olabilecek misin sanıyorsun?

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.