Ah Mine’l-Aşk – II

Aşk neye hizmet eder?

Jean Baudrillard Çaresiz Stratejiler’de “Aşk konusunda ya aklınıza eseni söylersiniz ya da susup oturursunuz. Aşkın varlığını inkâr edemezsiniz” diyor. Hâşâ, diyoruz biz de. İnkâr etmek ne mümkün? Aşkın tarifinde her insan bir parça aciz kalır, bir tarife girişmeyelim boşuna. Asıl ve bundan daha önemli bir soru var;  divan şiirinin aşk acısını kutsadığı 16. yüzyıldan modern yaşama geri dönelim ve soralım: Aşk neye hizmet ediyor? Varlığı bu denli tutkuyla istenen ne? Neden ille de aşk? Bu soru önemli çünkü aşkın neye hizmet ettiğini anlayabilirsek yokluğunun acısının nedenini daha iyi kavrayabilmemiz ve bu acının üstesinden gelmemiz daha olasıdır.

Şu sıralar raflarda görebileceğiniz İletişim Yayınları’ndan çıkan Aşık Olmak, Sevgililerimizi Neye Göre Seçeriz?’de hem bir sosyal psikolog hem de bir klinik psikolog olan yazar Ayala Malach Pines, “Bugün insanlar aşktan tarihte ilk kez bu kadar fazla şey bekliyor. Hatta kimileri hayatlarının anlamını aşk ilişkilerinden çıkarmaya çalışıyor” diyor.

Bilenler biliyor, lafı modern hayata ve modern insanın var oluşsal sorunlarına getirmeye bayılıyorum ama haksız mıyım Allah aşkına? Hele de Erich Fromm’un “İnsanın en şiddetli tutkuları ve ihtiyaçları bedeninde değil, varlığının özelliğinde kök salanlardır. İnsanın bütün tutku ve özlemleri, var oluşuna bir karşılık bulma çabasıdır; hatta bunun delilikten kaçınma çabası da olduğunu söyleyebiliriz” dediği bir dünyada?

Pines’ten öğrendiğimize göre, Pulitzer ödüllü psikolog Ernest Becker de aşkın varlık sebebinin “kozmik kahramanlık ihtiyacı” olduğunu söylüyor üstelik. Yani aşkı kendimizi “kahraman” gibi hissetme, yaşamımızın kozmik düzende bir anlamı olduğunu görme, bizi bütünüyle kavrayan kendimizden daha yüce bir şeyle birleşme ihtiyacımızı karşılama yollarından biri olarak görüyoruz aslında. Aşk, yaşamımızı doyurucu hale getiriyor; doyurucu nesnemiz sevgilinin ve onun aşkının mutlak varlığı ve tüm tinsel ihtiyaçlarımızı bu sevgiliye odaklıyoruz. Özellikle Batılı olan ve/veya Batılılaşan toplumlarda yegâne meşru tinsel deneyim, aşk hâline gelmiş durumda diyor Batılı filozoflar da; “Bu yaşadığımız yegâne ilahi deneyimdir.”

Baudrillard’ın şu sözlerinde de bunu görmek mümkün:

Her şeyi tutkuya dayalı bir uyumluluk ya da uyumlu bir libido aracılığıyla çözmeye ve eritmeye çalışan aşk, bir tür (her soruna çare) evrensel yanıt, ideal bir ikili yaşam umuduyla, birleştirici dünyaya özgü bir gücülüktür. Aşk birleştirir, nefret ayırır.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.