Altın Çağ Efsaneleri ve Düzenin Gediklileri

Genç nesillerin itaatsizlik etmediği, gelenekleri sorgulamadığı hiçbir toplum gelişemez, ilerleyemez, demokratikleşemez. Yaşlı nüfusun çocuklara itaati erken yaşlarda öğretme çabası da bundadır: Mevcut düzenin olduğu gibi ve mutlak şekilde muhafazası. Mevcut düzeni beğenmeyen yaşlıların ise muhakkak geçmişe, tarihe referans verdikleri bir altın çağları vardır; gençleri, o altın çağa yeniden erişmeye programlamaya çalışırlar. Milli Görüşçü ise bu yaşlılar, peygamber ve sahabeler dönemi; Neo-Osmanlıcı ise Fatih-Kanuni-Yavuz dönemleri; ulusalcı/Kemalist ise de 1923 – 1938 dönemi altın çağdır onlara göre.

Sorgulayan akıl, Altın Çağ efsanelerine inanmaz ve mevcut düzenin aksaklıklarını açıkça görerek devrim beklentisi içine girer. Bu devrim, iktidarı yıkıp yerine yenisini koyarak olacak değildir, bunu da bilir. Bu devrim zihinsel, düşünsel bir devrim olmalı ve toplumun her kesimine, doğal süreci içerisinde yayılmalıdır. Bu devrim, yaşlı neslin ezberlerini, ötekileştirmelerini, ayrımcılıklarını kesinlikle içermemelidir. Bu devrim, yenilikçi düşüncenin ve en önemlisi özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırmaktır.

575888_10151491025344139_1081197295_n

“Herkes istediği, inandığı gibi yaşamalıdır ve kimse kendisini, kendisi gibi olmayandan üstün hissetmemelidir.” Gezi olaylarına katılan, destekleyen sorgulayan akıl sahibi gençlerin temel arzusu, sürekli tekrarlandığına şahit olduğumuz şekilde budur.

Böylesi doğal, normal, masum bir talebi, darbecilikle, ahlaksızlıkla, ayyaşlıkla, teröristlikle ilişkilendiren zihniyet, eskide kalmış kabulleri, dünyanın her yerinde yıkılmaya mahkûm ve teşne görüşleri, inatla, ısrarla sürdürmeye çalışan ve bu sebeple de kendilerine “gerici” sıfatının çok yakıştığı sözde muhafazakâr özde rant-sever, para-sever, ihale-sever, güce-tapar, güçlüden-beslenir “yaşlı”ları temsil eder. Bunlar, ideolojileri ne olursa olsun, düzenin gediklileridirler. Bugünün güce-tapar yaşlıları, yaşamdan yaş aldıkları için değil, eski düzenin muhafızı konumunda oldukları için “yaşlı”dırlar. Nice genç ruhlu yaşlılarsa, gençlerin taleplerini –kısmen bile olsa- haklı görebilen, özgürlüklerin değerinin bilincinde olan insanlardır ve halkın çocuklarının yanındalardır.

Çocuk, kimsenin sorgulamayı bile akıl edemediği konuları “Neden? Nasıl?” sorularıyla açabilen; beynimizin, varlığından bile haberimizin olmadığı loblarımızı kullanmamızı sağlayan bir armağandır. Halkın çocukları, bugün “yaşlı” nesillere sorgulamayı, inanmamayı, başkaldırmayı öğretiyor. Ders alınırsa, sorularına, cevaplarına, taleplerine kulak kabartılırsa çok iyi olur. Aksi halde bu düzen yıkılırken –çünkü öyle veya böyle yıkılacaktır- gedikliler, tahmin ettiklerinden çok daha fazla tarihin dışında kalacak, zannettiklerinden çok daha fazla acı çekecek ve o çok umursadıkları itibarları tamamen parça parça olacaktır. “Bağzı şeyler” düzenin gediklileri ne yaparsa yapsın, öyle veya böyle değişecektir; değişmeye mahkûmdur, mecburdur. Düzenin gediklileri, bunu hazmetse ve ahkâm kesmekten vazgeçse iyi olur.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.